Muharrem YERLİ

Muharrem YERLİ

Mesele Balık Yemek Değil, Mesele Balıkçıya Gitmek de Değil.. 

Mesele Balık Yemek Değil, Mesele Balıkçıya Gitmek de Değil.. 

Mesele Balık Yemek Değil,
Mesele Balıkçıya Gitmek de Değil.. 

Mesele..
Hac'ca gitmekten vazgeçmektir!
Evin kedisi.. 
Ağa babanın Hacca gideceğini duyunca,
Onun çantasına gizlice girip  Hac'ca gitmeye karar verir.
Evde hazırlıklar sürerken,
Ağa babanın konu komşuyla bir yandan helalleştiğini,
Onların rızasını aldığını,
Küslerle barıştığını,
Dargın oldukları ile sarıldığını,
Üzdükleri ile kucaklaştığını görür kedi.
Kendisinin de böyle yapması gerektiğini anlar.. 
Yıllardır kan kusturduğu farelerle helalleşmek,
Onlara niyetini bildirmek için tandır damına gider.
İlk gördüğü fareye anlatır durumu.
Toplanmalarını, topluca helalleşmenin daha kolay olacağını söyler.
Akşam tandır damındaki buluşmaya
Boynunda dosandokuz taneli tespihle gider. 
Tandır damında toplanan fareler,
Besmeleyle içeri giren kedinin yüzünde,
Bir nur,
Dilinde rabbi yessir görürler..
Kedi,
Kendisi için hazırlanan minderin üstüne oturup,
Konuşmaya başlamak üzereyken.. 
Duvara dizili duran,
Ağzı açık un çuvallarının dibindeki delikleri,
Ve unların ondan çekildiğini görür;
Başına toplanan fareleri o hışımla sönmüş tandıra basıp doldurur.
Ve..
Yukarıdan aşağıya bağırır:
“Ulan ağzı açık bir çuvalın kıçını delmek 
Hangi geri zekalının işidir..
Ulan deyyuslar, bu çuvalın ağzı açık zaten..
İçinde bana yapılacak ekmeğin unu da var,
Size yetecek ekmek kırıntısı da..
Hadi..
Unu götürdünüz, suyu nereden alacaksınız, maya da lazım size, tuz da lazım size..
Ateş, tandır..
Nereden bulacaksınız ulan bunları..
Koca bir evin rızkını ağzı açık çuvalı delerek, 
Alttan çekmek, nasıl bir geri zekalılıktır!
Bulun içinizdeki o haini..
Bana mobeselere baktırtmayın..
Gitmiyorum ulan Hacca, macca..
Aha da Karargahı buraya kuruyorum!”
…/
Bir Babil Bağı’nı,
Bir Cennet Bahçesini andıran,
Ve uçsuz bucaksız bir aktar deryası bu ülkede,
Ağzı açık,
Baharatın, bakliyatın, balın, kaymağın altından çekenler,
Ne gizli görüştükleri otel odalarında,
Ne karda, kıyamette bir balıkçıda,
Ne de başka bir yerde..
Hiçbir yerde kendi iradeleri ile görüşmediler.
Ayaklarına çağırdıkları, zavallı adam oldular.
Sen..
Cumhuriyet’in Tunceli’sinden,
“Ben Dersimli Kemal” diye selam gönderirsen,
Seni Genel Başkan yapar otele çağırırlar..
Sen..
Fen Rum Patriğinin dizinin dibinden otuziki dişini gösterirsen;
Balıkçıya çağırırlar..
Sen,
Başbakanken, komşunun uçağını düşürürsen,
Sen, türbeyi sırtına alıp taşırsan,
Sen, Emevi Cami hayali kurarsan..
Böyle madara edip yollara salarlar..
Hele bir de bir Asena’mız var ki;
Peh peh peh..
Amerikan pokerinin jokeri gibi,
İstediğin araya koy okeye dön!
Birine “Deva” dediler, miadı dolmuş ilaç çıktı.
Birine “Gelecek” dediler, kendi geçmiş karanlıkları çıktı.
Birine “İyi” dediler, zayi çıktı.
Devrimin dinamiği kapıya dayanınca 
İşbirlikçiler de bir araya toplanır:
Beyaz Saray'ın bahçesinde duvara çarpan arabada,
Kılıçdaroğlu, Davutoğlu, İmamoğlu, Karamollaoğlu, Kaftancıoğlu, 
Demirtaş, Babacan, Akşener..
Hepsi Amerikan Hastanesinde makineye bağlı..
Hepsi de aynı prize bağlı çoklu fiş'te..

Azrail..
Eceli gelen pilotu bir türlü karada yakalayamayınca
Gökyüzünden yavaşça kokpite süzülüp yanına oturur.. 
Ve görünür ona.
"Haydi kaptan son anonsunu yap" der. 
"Ama" der pilot..
"Arkada üç yüz insan var bari uçağı indirseydim"
Azrail, otomatik pilot koluna uzanan pilotun elini tutup:
"O eceli gelmişleri bir araya toplamam epey zamanımı  aldı kaptan
Hepsi seninle aynı yere gidecekler"
Bunları Azrail bir araya toplamadı, doğru..
Hani demiştik ya:
Türkiye o dinamiği ateşlediğinde,
Vahdettin, Damat Ferit, Ali Kemal ve diğerleri de bir araya toplanmıştı.
Onlar da balık malık yemiş,
İngiliz komiselerine mektup yazıp selam durmuşlardı...

Haa.. Kedi mi?
"Ulan bu evin rızkını sizden korumak
Bin Hac'dan evladır..
Gitmiyorum!" diye bağırdı tandırın içine..
Ben size söyleyeyim:
Bu altı partinin buraya toplanması
Kendileri için hayra alamet değil..
Ama siz de diyeceksiniz ki:
"Ağa bağırınca, Sıçan kendi deliğini satın alır!" 
Ben de diyeceğim ki size:
Ağaları kendilerinden önce ölüyor;
O hırıltıyla, Kazakistan'da, Ukrayna'da, Afganistan'da orada burada nefes almaya çalışıyor,
Balıkçıda bal da yese kurtulmaz!..

Muharrem Yerli

Bu yazı toplam 618 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muharrem YERLİ Arşivi