“Televizyon çıktı yüzün hayâsı gitti”

“Televizyon çıktı yüzün hayâsı gitti”

Kars Merkeze Bağlı Bozkale Köyünde yaşayan 102 yaşındaki Hürü Akbabaöz nine ile geçmişe yolculuk yaptık.

Tacettin DURMUŞ

Kars’ın köylerinde kadın olmayı anlatan Hürü Nine, büyüklerinin Gazi Mustafa Keman Atatürk’ün 6 Ekim 1924'te Kars’ta geldiğini heyecanla anlattıklarını hatırlatarak, bizleri 90 yıl öncesine kadar götürdü.

102 yaşında olmasına rağmen halen leçeyinin ucunu yaşmak olarak ve geleneksel saygı ölçütü olarak görmeğe devam ettiğini anlatan Hürü Nine, ‘Biz dededen babadan böyle gördük. Kaynanamız, kaynatamız gelince yamışanar ayağa kalkardık. El bağlar onlara yer gösterirdik. O zaman adet usul öyleydi.

“TELEVİZYON ÇIKTI YÜZÜN HAYÂSI GİTTİ”

“Televizyon çıktı yüzün hayâsı gitti” diyen ve 13 - 14 yaşında oturduğu eve gelin geldiğini söyleyen ve ileri yaşta olan birçok Karslının okuyunca hatırlayacağı Hürü Nine ile söyleşimiz şöyle:

“Allah herkese tükenmez ömür ve rızık yetirsin. Allah az versin ama hayırlısını versin. Verdiğine de şükür aldığına da şükür. Bu eve gelin geldiğimde çocuk yaştaydım. O zaman yaz başlarında çifte çıkardık. Hangel, haşıl, çörek bişirir, helva çalardık. Derdin alım hepsi kalktı. Yemeklerimiz de değişti. Çok arkadaşım ve akrabam rahmetli oldu. Çoğu da göçtü gitti. 

ATATÜRK KARS’I ÇOK SEVERDİ

Atatürk Kars’a gelmişti. Ben çocukken büyüklerimiz Atatürk’ün Kars’ı çok sevdiğini anlatırdı. Özellikle Kars Kalesini çok severmiş. Kars’a gelince her tarafı gezmiş. İsmet İnönü, Ecevit ve Süleyman Demirel de Kars’a gelirdi. Ama Menderes’i de duydum ama görmedim. Bizim köyün yanındaki Çimento Fabrikasını Süleyman Demirel yaptırdı.

EŞİMİ ÖZLESEM DE GİTTİ ÖZLEMESEM DE GÖÇÜP GİTTİ

Eşim 15 yıl önce rahmetli oldu. Kore gazisiydi ve madalyası da var. Özlesem de gitti özlemesem de gitti. Çocuklarım ve torunlarım sağ olsun. Ama O’nun yeri bambaşkaydı. Sevdim geldim, sevmeseydim gelirmiydim. Bir kaynatam, 4 tane de kaynım 4 tane de eltim vardı. Hatta kaynanam ve kaynanamın anası da vardı. En büyükleri bendim. Hiç kavga etmedik. Emir benim elimdeydi. Ayrılık zad yoktu o zaman. Bir hayatta birlikte otururduk.

BENİM LAVAŞIM EL EL GEZERDİ

Halı ustasıydım. Öğlemi halı dokurdum. Ama şimdi gözüm görmez elim tutmaz. Çuval ve kilim de dokurduk. Benim lavaşım el el gezerdi. 100 ineğimiz 500 can koyunumuz vardı. Onları sağmak hiç kolay değildi. Çeçilimizi ve diğer peynirimizi, yağımızı kendimiz yapardık. Koç katımı yani Cumhuriyet bir başka olurdu. 500 tane beyaz merinos koyunuz vardı. Koç katımı bayram gibi geçerdi. Koçlarımızın boynuzuna kırmızı elmalar, alınlarına ayna takar, onları süsler boyardık. Hatta en güzel koçun boynuna altın bile takardık. Aynı gün koç helvası çalar, çörekler yapar öncelikle çobanlara ve köy halkına ikram erdik.

ESKİDEN ADET USUL VARDI

Adet usul vardı. Eskiden dam boyu kar yağardı. Çok soğuk olurdu. Karı deler eşiğe çıkardık. Şimdi artık kar da yağmıyor. Tabiî ki o güne de şükür bu güne de şükür. Allah sonumuzu hayra döndere. Allah bayrağımızı saklasın.

Kaynanamız, kaynatamız gelince yamışanar ayağa kalkardık. El bağlar onlara yer gösterirdik. Adet usul öyleydi. Genç kadınlar onların yanında yemek yemezlerdi. Erkekler ayrı kadınlar ayrı yerde yemek yerdi. Ramazan ayında da gece zöhöre kaklar yemek yapardık ve evin milleti yer yatardı. Hızmekerlere ve çobanlara da ayrı yemek yapardık. Kurban bayramında kurbanı güzel keserlerdi. Tosun da keserlerdi ama asıl kurban koç olurdu. Kuran okur sonra yemek yerdi her kes. Sonra da eve gelen misafirler kabul edilirdi.

KÖYÜMÜZDE KAVGA OLMAZDI

Komşularımızla kava yaptığımızı hatırlamıyorum. Ama derdin alım şimdi silah çıkmış. Her kes birbirini vuruyor. Atatürk’ün devrinde bir tek boş kovan bile bulsalar eşer yere basırırlardı. Tabanca kimsenin elinde olmazdı. Yasaktı silah taşımak. Şimdi her kes kimi bıçağa kimi tabancaya kaçıyor. Kırgın da onun için oluyor. Ben çocukken radyo ve televizyon yoktu. İlk önceleri sadece gramafon vardı. Televizyon çıkmaz olaydı. Televizyon çıktı yüzün hayâsı gitti. Cenazelerimiz toy bayram gibi olurdu. Cenazelerimizin acısı çoluk - çocuk, büyük - küçük birlikte yaşanırdı. Her kes birlikte ağlar yola vururlardı. Şimdi de bir hastalık var diyorlar. O yüzden hiç kimse birbirine yakın düşmüyor. Corona var dediler. Ben hiç eşiğe çıkmadım. Bol kolonya kullandım. Belki 20 şişe kolonya kullandım. Burnuma çekip, yüzümü yıkayıp yıkılıp yatıyordum.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler