Rustemoğlu: “Akif, ahlak ve fazilet örnekleriyle aramızda yaşıyor”

Rustemoğlu: “Akif, ahlak ve fazilet örnekleriyle aramızda yaşıyor”

İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü dolayısıyla tüm yurtta olduğu gibi Kars’ta da çeşitli etkinlikler düzenlendi.

Tacettin DURMUŞ

Milli Eğitim Müdürlüğünce, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü Salonunda düzenlenen anma etkinliğinde Gazi Kars Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni Murat Rustemoğlu, Mehmet Akif Ersoy’un edebi yönünü anlattı.

Rustemoğlu, büyük şair, fikir ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy’un ölümünün üzerinden seksen üç yıl geçmesine rağmen; birbirinden güzel şiirleriyle, destanlarıyla, ölümsüz İstiklal Marşı'yla, ahlak ve fazilet örnekleri sergilediği hatıralarıyla hala aramızda yaşamakta olduğunu söyledi.

Mehmet Akif’in sanatını İslam’ın anlaşılması için icra ettiğini de belirten Rustemoğlu, Akif’e göre İslam’ın, Müslümanları bir arada tutacak bir bağ olduğunu ve bizleri her türlü kötülükten koruyacak bir kalkan olduğunu ifade ettiğini dile getirdi.

Mehmet Akif Ersoy’un yayınlanan ilk şiirinin " Kuran'a Hitap" başlığını taşıdığını da belirten Gazi Kars Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni Murat Rustemoğlu: “Akif, Türkçeye kuvvetle hakim, Arapça ve Fransızcayı çok iyi bilen Akif'in ilk şiir çalışmaları Baytar Mektebi'nde okuduğu yıllarda başlar. Yayınlanan ilk şiiri " Kuran'a Hitap" başlığını taşır.

Mehmet Akif, geleneğe bağlı bir şairdir. Bu bakımdan Muallim Naci’nin etkisi görülür. Batı edebiyatında da Lamartine ve Alexandre Dumas'ı beğenmiş ve okumuştur.

Büyük bir birikime sahip olan Akif 1908 yılına kadar yazdığı eserleri yayınlamaz. Ancak II. Meşrutiyetin ilanından sonra eserlerini yayınlamaya başlar.

Sırat-ı Müstakim dergisinde yayımladığı şiirlerini Safahat adıyla kitap halinde toplar. Bu kitap şairin ilk kitabıdır. Akif, ilk altı şiir kitabını 1911-1919 yılları arasında yayımlar.

Safahat, yalnız ilk kitabının adıyken bütün şiirlerinin toplandığı kitaba da isim olmuştur. 


Eser yedi kitaptan oluşur:

Birinci Kitap: Safahat (1911) Kelime anlamı “Hayatın değişik yüzleri, görünümleri” anlamına gelir. Bu kitapta üç bin mısradan ibaret 43 şiir vardır. 

İkinci kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912) Bin mısradan ibarettir. Şiir, şairin Haliç’ten Süleymaniye Camii’ne doğru yolculuğunda gördüğü manzaraların ve Süleymaniye Camii’nin tasviriyle başlar. Ardından, dönemin Osmanlı toplumu ve diğer İslam diyarlarının o dönemdeki dini, sosyal ve siyasal durumlarından bahseder.

Üçüncü kitap: Hakkın Sesleri (1913) Hakkın Sesleri, 10 şiir, 482 mısra, 8 ayet ve 1 hadisin açıklaması ile milletin düştüğü felaketten kurtulma yollarını göstermeye çalışır.

Ayetlerden ve bir hadisten hareket eden Akif, akılsızlığa, cehalete, ve milletin içine serpilen ayrılık tohumlarına saldırmış, milleti uyandırmaya çalışmıştır.

Dördüncü kitap: Fatih Kürsüsünde (1914) Mesnevi nazım şekliyle yazılan eser, “İki arkadaş Fatih Yolunda” ve “Vaiz Kürsüde” başlıklarını taşıyan iki bölümden oluşur.

“İki Arkadaş Fatih Yolunda” adlı bölümde şair ve arkadaşı arasında geçen uzun konuşmaya yer verilmiştir. İki arkadaş halkın cahilliği, doğaya duyarsızlığı, eski eserlere değer verilmeyişi, dinin ihmal edilişi gibi konular hakkında konuşurlar.

“Vaiz Kürsüde” bölümünde ise vatan-millet sevgisi, doğu-batı karşılaştırması, eğitim sorunları, Balkan zulmü gibi konular görüşülür.

Beşinci Kitap: Hatıralar (1917) birinci dünya savaşı sırasında Mehmet Akif Ersoy’un yaptığı seyahatlerdeki gözlemleri anlatılmaktadır. 10 şiir, 1314 mısradan oluşur.

Altıncı Kitap: Asım (1919) Manzum hikaye tarzında, konuşma üslubuyla kaleme alınmış bir eserdir. 2615 mısradan oluşmuştur. Mehmet Akif, bu eserde hayal ettiği ideal Müslüman Türk gençliğini ayrıntılarıyla anlatmış ve bu ideal gençliğe “Asımın Nesli” adını vermiştir.

Eser aynı zamanda Asım’ın neslinin Çanakkale’de gösterdiği direnişin destanıdır. Şairin ünlü “Çanakkale Şehitlerine” şiiri, Asım’ın sonlarına doğru söylenen bir manzumedir.

Yedinci Kitap: Gölgeler (1933) Mısırda basılmıştır. 41 adet manzumeyi içerir. Mehmet Akif’in yedinci ve son şiir kitabı olan “Gölgeler” deki şiirlerin çoğu ömrünün son on yılına aittir.

Bu şiirlerde o artık bir toplum ve sosyal olaylarla ilgilenen şair olmaktan çok bir “ben” şairidir.  “Gece”, “Hicran” ve “Secde” şiirlerindeki bu içe dönüş çok daha iyi görülmektedir. Mehmet Akif İstiklal Marşı”nı kitabına koymaz.Çünkü onun sadece kendisine değil bütün millete ait olduğunu belirtir. Mehmet Akif’in  dikkat çeken bir yönü de eserindeki realizmdir.Özellikle manzum hikayelerinde bu realizm daha çok görülmektedir. Bu hikayelerde camiler, kahvehaneler, sokaklar, meyhaneler, hastaneler, yetimler, yoksullar, idari bozukluklar gerçekçi bir bakış açısıyla anlatılır.

Mehmet Akif

"... Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim. İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim."

Sözüyle de eserlerindeki gerçekçiliğe dikkat çeker.


Mehmet Akif, Fransız sanatçı Emile Zola’nın gerçekçiliğine hayrandır. Bu bakımdan da natüralisttir. Gerçeği olduğu gibi, bütün çirkinliği ve kusurlu yanlarıyla anlatması onu natüralistlere yaklaştırmıştır.

Mehmet Akif’e göre şiir topluma hizmet etmelidir. Mehmet Akif “Edebiyat” başlıklı yazısında bu konudaki düşüncelerini şu cümlelerle anlatmaktadır:

“Şiir için, edebiyat için ‘süs’, ‘çerez’ diyenler var. Karnı tok, sırtı pek milletlere göre bu söz belki doğrudur. Lakin bizim gibi aç, çıplak milletlere göre süsten, çerezden evvel giyecek, yiyecek lazım. Onun için ne kadar süslü, ne kadar tatlı olursa olsun libas hizmetini gıda vazifesini görmeyen edebiyat, bize hiç bir şey söylemez. Hele ‘sanat sanat içindir, sanatta gaye yine sanattır, edebiyatta edebiyattan başka bir gaye aramak sanatı takyid etmektir” gibi nazariyeler bizim idrakimizin pek fevkindedir.

Didaktik özellikler taşıyan, din, ahlak, vatan konularının işlendiği şiirlerinde konuşma dilini başarıyla kullanmıştır. Bütün bunların yanı sıra aruz ölçüsünü oldukça iyi kullanan Akif, hece ölçüsüne de karşı değildir.

Hiçbir edebi topluluğa bağlı değildir. Batı’ya yaklaşımı nedeniyle Tevfik Fikret’le ters düşen şair söyleyişlerindeki kuruluk nedeniyle de Milli Edebiyatçıları eleştirir.

Şüphesiz ki Mehmet Akif Ersoy’un edebi yönünü anlatmak, değerlendirmelerde bulunmak benim haddimin ve bilgimin çok üzerinde bir durumdur.”dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler